Ülkemizde eskilerin deyimiyle “tıbbi sarısabır”, günümüz deyimiyle de “aloe vera” olarak bilinen bu çiçek adeta mucizelere gebedir. Pek çok yaranın yara bandı, derdin dermanı olan bitki hemen her evde bulunan iç mekan bitkilerindendir.
Sağlık amaçlı ya da süs amaçlı kullanımının yanı sıra özellikle kadınlar tarafından güzelleşmek amacıyla kullanılan ve tüketilen aloe vera çiçeği hakkında bilinmesi gereken tüm bilgiler bu yazıda sizlere sunulmuştur.
Anavatanı hakkında pek çok söylenti dolaşan aloe vera bitkisi, kimine göre İspanyollarındır. Çünkü bu bitkinin ilk fotoğrafları İspanyol arşivlerinden çıkmıştır. Kimine göre ise 1800’lü yıllarda Amerikalılar tarafından müshil ilacı olarak kullanıldığı için Amerikalılarındır. Fakat kesin olarak bilinen bir nokta var ki o da bu bitkinin kökeninin Mayalara kadar dayandığı.
Oldukça faydalı olan bu bitki, Mayaların kültüründe “gençlik kaynağı” olarak yer almaktadır. Kızılderililer tarafından “Cennet’in sihirli değneği”, Sümerliler tarafından “gençlik çeşmesi” Mısırlılar tarafından “ölümsüzlük bitkisi” olarak bilinen aloe vera, binlerce yıl boyunca hemen hemen tüm kültürlerde var olmuş bitkilerdendir.
Faydalarının çok fazla olmasından dolayı herkesin sahiplenmeye çalıştığı bu bitkinin her derde deva olduğu bu sebeple de Hint kültüründe “16 kutsal bitkiden biri” olarak kabul edildiği bilinir. Pek çok botanik bilimci bu bitkinin kökeninin Mezopotamya, Afrika ya da Yemen tarafları olduğuna inanır. Bunun sebebi ise kaktüse benzeyen iç ve dış görünümüdür. Pek çok kişi tarafından kaktüsgillerden sayılan bu bitkinin kaktüsle alakasının olmadığı, yalnızca benzediklerini söylemek gerekir.
Dünya Sağlık Örgütü tarafından onaylanmış bitkilerden olan aloe vera, tropik ve benzer iklimlerde doğal olarak, kendiliğinden yetişir. Fakat diğer iklimlerde ise kültür bitkisi olarak yetiştirilmekte ve çoğaltılmaktadır. Bu bitki ve çiçekleri günümüzde kozmetik, tıp, gıda, sağlık gibi pek çok alanda kullanılmaktadır.
Aloe vera bitkisinin ünü, aloe vera jeli olarak adlandırılan yapıdan gelmektedir. bitkinin yeşil kısmı enine veya boyuna kesildiğinde akan, elinize gelen saydam sıvı insanların ulaşmak istediği maddeleri barındırır. Sert ve etli kısımlarının içinde yer alan bu acımsı öz su, insan vücuduna faydalı vitamin, mineral ve amino asitlerden meydana gelir.
Aloe vera faydaları bakımından tüm ülkelerde yetiştirilen, ticareti çokça yapılan bitkiler arasında ilk üç sırada yer almaktadır. Bu da zamanla farklı türlerinin keşfedilmesine ve hatta botanik bilimciler tarafından farklı çeşitlerinin üretilmesine vesile olmuştur. Aloe vera çiçeğinin şu anda bilinen 300 farklı türü vardır. İklim şartlarına, yararlarına, çiçeklerine ve daha pek çok kategoriye göre sınıflandırılması yapılan bu bitkinin en çok kullanılan türü aloe barbadensis türüdür. Evlerimizde ve işyerlerimizde var olan, dışı hafif çıkıntılı ve uzun ince etli yapısıyla göz dolduran bu tür, tüm botanik bilimciler tarafından bir numaralı şifa kaynağı olarak belirlenmiş bitkidir.
Aloe veranın 300 çeşidinden yalnızca 4 tanesi şifa amacıyla kullanılmaktadır. Diğerleri ise süs bitkisi olması sebebiyle iç mekanlarımızda ve bahçelerimizde yer etmektedir. Şifa kaynağı olarak bilinen 4 bitki şu şekildedir:
Tıbbi sarısabır, çöl zambağı ve daha pek çok farklı isimle bilinen bu tür, geniş tarlalarda ve bolca yetiştirilir. Bunun sebebi ise kozmetikten tıbba, ilaçlardan parfümeriye ve hatta gıda ürünlerine kadar pek çok kategoride tüketilmesidir. Özellikle Hindistan, Meksika ve Güney Afrika’da devada tarlalarda, ticari amaçla yetiştirilirler. Yani evinizde bulunan aloe veranın bu bölgelerden gelmiş olma ihtimali oldukça yüksektir. İçeriğindeki polisakkarit düzeyi diğer türlerden daha yüksektir. Bu da onu hızlı bir iyileştirici yapar. Çiçek açmaz.
Aloe vera çayı yapımında kullanılan bu tür, hücreleri onarıcı ve tedavi edici özelliklerinin yanı sıra “çiçek açan tür” olarak da bilinmektedir. Hem faydaları hem de açtığı çiçekler ile bahçıvanların gözdesidir. Bitki yapraklarının uzunluğu 3 metreye kadar çıkabilir. Zimbabwe, Malavi, Güney Afrika ve Mozambik bölgelerinde ticari amaçla yetiştirilir.
Hiroşima’daki faciadan sonra yanıkları olan kişiler üzerinde ilaç olarak kullanılmıştır. Bu iyileştirme özelliği Batılılar tarafından oldukça dikkat çekmiştir. Sonrasında bilim insanları bitkinin diğer iyileştirici özellikleri üzerinde de araştırma yapmışlar ve bu bitkinin ilaç olarak kullanılabileceğine kanaat getirmişlerdir. Yanık ve aşınmalar için ilk yardım malzemesi olarak bilinen bu türün içeriği anti bakteriyel, anti enflamatuar, anti ülser ve anti kanserojen maddelerin yanı sıra hipoglisemik ve alopoeis aktivite yapılarından da oluşur. Bu da deyim yerindeyse bu türün “mükemmel ötesi” olduğunu göstermektedir.
Namibya ve Güney Afrika bölgelerinde yetişen bu aloe vera türü bir çeşit ağaçtır. Gözümüzün görmeye alıştığı saksıdaki bitkisinden oldukça uzun ve kalındır. Boyu 7 metreyi bulabilir. Tepesinde çalıyı andıran yaprakları vardır. Çiçeğinin tomurcuğu kuşkonmaza benzer bir görüntüye ve tada sahiptir ve yenebilir.
Bu ağacın çiçeklerinden genellikle nektar üretilir. Afrika ülkelerinde ağacın iç kısmı boşaltılır ve “doğal buzdolabı” olarak kullanılır.
Aloe nyeriensis türü, Uluslararası Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) tarafından koruma altına alınmış bir türdür çünkü nesli tükenme tehlikesi içindedir. Hatta öyle ki korunan kaynaklar listesinde kırmızı çizgide yer alır. Oldukça dik sapları, yemyeşil ve sulu yaprakları ile 3 metreye kadar uzayabilir. Çiçek açan bir bitkidir.
Aloe vera yetiştirmek, çiçek yetiştirmeyi bilmeyen kişilerin bile kolayca üstesinden gelebileceği bir işlemdir. Toprak ve saksı, sulama, çoğaltma ve bakım gibi hakkında birkaç ayrıntıyı bilmek, onu öldürmeden veya soldurmadan yetiştirmeye yeter. Aloe vera bakımı nasıl yapılır sorusu da oldukça kolay ve nettir. Bu bitkinin yetişmesi için sabır göstermek gerekir. Örneğin bitkiyi sağlık açısından tüketecek veya kullanacaksanız en az 4 yıl boyunca ona ilgiyle yaklaşmanız ve büyütmeniz gerekir.
Aloe vera yetiştirmesi açısından bazı püf noktaları bulunur. Bunlar şu şekildedir:
Toprak ve saksı seçimi aloe vera çiçeği için oldukça önemlidir. Bitkinin yıllar boyunca kalacağı evi olan saksı ve yıllarca besleneceği yiyeceği olan toprak seçiminde dikkatli olmak ve bitkinin isteklerine kulak vermek gerekir. Toprak olarak “humuslu” olanını tercih etmeniz yerinde olacaktır. “Bahçe toprağı” olarak satılan humuslu topraklar ile aloe vera yetiştiriciliği yapabilirsiniz.
Bitkinin kök kısımları birbirine çok bitişik ya da birbirinden çok ayrı olmamalıdır. Bu sebeple çok büyük ya da çok küçük saksıları tercih etmemeniz gerekir. Ekim yapacağınız saksının altında delikler bulunmasına da dikkat etmeniz gerekir. Fazla su verme durumu başınıza geldiğinde bitkinin suyu hemen atması, köklerinin çürümemesi açısından faydalı olacaktır.
Aloe vera bitkisinin saksısını her yıl düzenli olarak değiştirmeniz gerekir. Büyüyen bitkiniz için her yıl bir önceki yılın saksısından 3-4 parmak daha büyük bir saksı seçmeniz yeterli olacaktır. Bitkiniz hızlı büyümüyorsa bu büyüklüğü 2 parmak olarak ayarlayabilirsiniz. Saksı değişim zamanı da oldukça önemlidir. Genellikle havaların ısınmaya başladığı ay olan nisan ayları, yani bahar dönemi tercih edilmelidir.
Tropikal iklimlere ve benzerlerine karşı sevecen olan, özellikle rüzgara karşı sevecen ve dayanıklı olan aloe vera bitkisi soğuktan hiç hoşlanmaz. Özellikle 15 derecenin altındaki soğuklarda kendini bırakabilir. Sıcaklıklar 10 derecenin altına indiğindeyse muhakkak sıcak olan, iç mekana alınmalıdır. Aksi halde yaprakları ve kökleri kısa sürede çürüyecektir.
Sert olmayan rüzgarı ve ortalama sıcaklıkları seven bitki, sıcak dönemlerde dışarda, soğuk dönemlerde ise iç mekanda konumlandırılabilir. Aydınlık yerlerde durmasına da özen gösterilmelidir.
Fazla su alan her çiçeğin çürümesi gibi aloe vera bitkisi de fazla su aldığında çürür. Hatta bu bitki düzenli sulamaya bile ihtiyaç duymayan bitkilerdendir. Mevsim sıcaklıklarına bağlı olarak kış aylarında haftada 1 kez sulamak, sonrasında su vermek için öncelikle toprağı kontrol etmek gerekir. Nemini tamamen kaybetmeyen toprağa su verilmemelidir. Yaz aylarında ise her hafta, haftada bir kez olmak üzere düzenli sulama yapmak gerekir. Bu rutinler dışında rutin oluşturmamanız çiçek için faydalı olacaktır.
Aloe vera bakımı açısından en önemli noktanın sulama olduğunu söylemek mümkün. Sulama dönemlerini iyi ayarlamak gerekir. Genç bitkileri sulamak için toprağın üstteki 2 santimlik katmanının, olgun bitkileri sulamak içinse üstteki 7 santimlik katmanın kurumuş olması gerekir. Sulama aşamasında bitkinin yaprakları sulanmamalıdır.
Bitkinin toprağı humuslu olduğu kadar mineralli ve torflu da olmalıdır. Bu ihtiyaçları sağlamanız, bitkinin daha hızlı ve kaliteli büyümesini sağlar. Öte yandan toprağın nemini korumak da önemlidir. Toprağın üzerine küçüklü büyüklü taşlar koymak, nemi korumanızı sağlar. Bu konuları dikkat etmek dışında aloe vera bakımı hakkında ayrıntılara boğulmaya gerek yoktur.
Aloe vera bitkisinin çoğaltılması oldukça kolaydır. Bunun sebebi ise köklü yapıya sahip olmasıdır. Yeni çıkan köklerden birkaç tane alıp bir toprak üzerine batırmanız çoğaltmak için yeterlidir. Yeni bitkiniz bu şekilde kısa sürede büyümeye başlayacaktır.
Aloe veranın bazı türleri çiçeklenmek suretiyle açar fakat çiçekleri yenmez. Aloe veranın yenen kısmı, etli gövdesi içindeki jel sıvıdır. Bitkinin etli uçlarını boydan ya da enden bıçak yardımıyla bölerek içindeki jeli kaşık yardımıyla alıp tüketebilirsiniz. Tüketmeden kasıt olarak direkt olarak yeme algılanmamalıdır. Direkt yemek, sağlık sorunlarına yol açabilir. Nasıl tüketeceğinizi doktora danışarak öğrenebilirsiniz.
Öte yandan aloe vera jelini yüz ve cilt bakımında da sıklıkla kullanabilirsiniz. Kullanımı açısından eczacıdan ya da dermatologlardan yardım alabilirsiniz. Aloe vera jelinin kullanımı kozmetik sektöründe oldukça fazladır. Ruj, şampuan, cilt temizleme, tırnak bakımı, el ve ayak bakımı gibi alanlarda bu faydalı bitkiye sıkça başvurulur. Özellikle sivilceli ve akneli ciltler için oldukça faydalıdır.
Aloe veranın pek çok faydası vardır. Günümüzde bilinen faydaları ise şu şekildedir: